Mart ayı içerisinde bulunmuş olduğum İsviçre, Almanya ve Avusturya ziyaretlerinde evlerine konuk olduğum Mardinli Süryani YILDIZ ailesi konukseverlik ve ve sıcacık aile ortamları ile örnek olacak bir aile, Şao ve Bersom Amca’nın aileleri ile AKTAN ailesi, içtenlikleri ve samimiyetleri çok etkileyiciydi.
İsviçre’de Süryani dostlarım beni bir an bile yalnız bırakmadı. Kendi kurdukları dernek ile birlik, beraberliklerini, unutulmaya yüz tutmuş geleneklerini sürdürmeye ve pekiştirmeye gayret gösteriyorlar. Türkiye’deki televizyon kanalları ülkedeki ve Mardin’deki gelişmeler ilgiyle takip ediliyor. Türkiye’ye karşı ilgileri ve sevgileri büyük, bu bağı koparmamaya gayret ediyorlar. Geldikleri zaman ailecek çok çalışmış, emek vermiş ve yıpranmışlar, şu an maddi açıdan iyi yerdeler. İşveren durumda olan vatandaşlarımız ile gurur duydum. Ancak Türk Büyükelçilikleri ile resmi ilişki dışında ilişki kurmadıkları ve geliştirmediklerini ve bu noktanın eksikliğini gözlemledim.
İsviçre diğer Avrupa devletleri gibi kuralları olan bir devlet. 3. 8 milyonluk nüfusun %23’ünü yabancılar oluştururken, haliyle ülkede konuşulan diller de çok çeşitlidir. Ülkenin Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanca olmak üzere dört resmi dili var. İsviçre dünyanın en liberal silah yasalarından birine sahip, 8 milyonluk ülkede 2.3 – 4.5 milyon silah mevcut. Bu kadar silah olunca insan vukuat bekliyor ama aynı zamanda dünyada en düşük suç oranına sahip ülke. Economist Intelligence Unit’in, çalışma, suç seviyesi, yaşam kalitesi, sağlık hizmetleri, mutluluk gibi kriterleri göz önüne alarak hazırladığı ülkelere göre yaşam kalitesi endeksinde İsviçre “yaşanacak en iyi ülke” 3000 metreden daha yüksek 208 dağın bulunduğu ülkede, 4000 metrenin üzerinde de 24 dağ bulunuyor. Evet bunu doğru biliyorsunuz, ülkenin ana ihraç malı çikolata. Ayrıca otoyollar, bir savaş durumunda kullanılmak üzere bariyerleri sökülerek kolaylıkla uçak pistine dönüştürülebiliyor. İsviçre’de trafikte aşırı hız cezaları gelirinizle doğru orantılı olacak şekilde kesilir. İsviçre dünya üzerinde doğrudan demokrasi ile yönetilen tek ülkedir. 2010 verilerine göre İsviçre’de bir öğretmenin yıllık geliri 120 bin dolardır. İsviçre’de devlet başkanı yok! Anayasası buna göre düzenlenmediği için İsviçre’nin bir başkenti de yok. Ve son olarak yine aklınızdaki pasif, sakin İsviçreli imajını yıkmak istiyoruz; İsviçre ordusu ülkedeki köylerin orta yerinde “ülke evleri” adını verdiği, ustalıkla gizlenmiş evlerde tam donanımlı barınakları her an kullanıma hazır durumda tutuyor.
İsviçre’de iki şeyden kaçamazsınız biri vergi diğeri ise ölüm. İsviçre diğer Avrupa ülkelerine göre pahalı olduğundan daha ucuz olan Avusturya ve AB ülkeleri tercih edilmektedir. Sınır olmaması da büyük bir kolaylık getirmekte, hatta yakıt alımında bile genelde Avusturya veya Almanya tercih edilir.
Bu ilişki 80’li yıllarda Türkiye Irak ve Suriye arasında kurulan ekonomik ilişkiye benzer. Sınır ülkelerinin arasındaki ticaret ülkelere ve bölgelere zenginlik katar. 80’li yıllarda Silopi’den Adana ve hatta Konya’ya kadar petrol taşımacılığı yapan kamyon ve tırlar mevcuttu. Belli bir fiyata sattığımız gıda mallarını Irak Hükümeti sübvanse ettiğinden daha ucuza piyasaya sürer tanker şoförlerimiz de tekrar aynı gıda maddesini daha ucuza olarak ülkeye geri getirir ve bu ticari döngü lehimize çalışarak devam ederdi.
Avusturya ve Almanya’da Türkler artık kabaca kiracı olmaktan çıkıp ev sahibi oldular. Yani işçi iken işveren oldular, ülkelerin en lüks yerlerinde de onlara rastlamak mümkün. Avusturya’da güzel bir sürpriz ile karşılaştım. Yaren market adında bir Türk marketine girdiğimde Türk malları ile karşılaştım ama benim için sürpriz olan Midyat Bulgur markası ile karşılaşmamdı. İnanın ülkemiz marketinde ne varsa fazlası var. Avrupa’daki insanlarımız artık ülkemizden gıda maddesi taşımıyor. Ama vatana özlem ve hasret çekiyorlar.
Almanya ise küçük bir Türkiye Türk marketleri, lokantaları kafeleri, berberleri ve aklınıza gelen her türlü işletme mevcut. Hatta bir markete uğradığımda doğal gaz ile tandır ekmeği bile yapıyorlar. Bazı sokaklardan geçerken kendinizi Türkiye’de hissedersiniz. Herkes Türkçe konuşuyor…
Aklıma 1973ten beri Göttingen Üniversitesi Uluslararası Politika Kürsüsünde profesör olan Suriye asıllı siyaset bilimci Bessam Tibi geldi 1992 yılında yayınladığı ‘’Boğazın İki Yakası’’ adlı kitabında şöyle demişti “Ben olsam Türkleri Avrupa Birliğine almam. 2.5 milyon Türk Almanya’ya gitti. Kurbanlarını yolun ortasında kestiler. Başlarını bağladılar ve hep bir ağızdan bağırdılar. Biz size entegre olmayız diye bağırdılar. 40 yıldır 2.5 milyon Türkü entegre edemeyen AB neden 56 milyonluk Türkiye’yi alsın ki?” demişti.
Söylediği şeyi gözümle gördüm. Bir Süryani dostum; bir Alman dostum İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en büyük şehir hangisi diye sordu. Ankara dedim güldü. Bilemedin dedi Berlin, inanın Almanya’nın entegrasyon politikası çöktü, böyle giderse Almanya Türkleşecek… 13 Mart 2018