Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Kassas sürenin sonlarında Cenabı Allah (c.c) Karun’dan bahseder… İsmini de vererek; Karun Musa’nın kavmindendi ve onun hazinelerinin anahtarlarını “usbe” diye adlandırılan yani on kişiden az olmayan bir topluluk zor taşırdı buyuruyor. Karun, kendisine Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, Allah’ın sana ikram ettiği gibi sende ihsan et, sende ikram et… denildiği zaman ‘bu bana benim bir ilmim, benim çalışmam, benim becerim, benim bilgim sayesinde verildi’ şeklinde cevap vermişti. Yani bugünün tabiriyle ‘ben çalıştım, ben kazandım, kim bana karışabilir’ şeklinde karşılık vermişti Karun… Şimdi bir atasözümüzde şöyle der; Mevla bir kimseye vermek dilerse, el getirir, yel getirir, sel getirir. Mevla bir kimseden almak dilerse, el götürür, yel götürür, sel götürür. Karun verenin Allah olduğunu unutmuştu. Karun bir beyin damarlarından bir tanesi çatlasa tutan elinin tutmayacağını, gören gözünün görmez hale geleceğini unutmuştu.
Zereden küreye herşeyin yaratıcısının sahibinin Allah olduğunu unutmuştu. Ben demeye, ben çalıştım, ben kazandım demeye başlamıştı. Bir defasında hazinelerinin sayımıyla, dökümüyle meşgulken saraylarıyla, çalışanlarıyla beraber yerin dibine batı verdi. Bugün Karun’dan bize kalan sadece kötü yadıdır. Başka bir şey değildir. Namı kaybolmuş gitmiş. Kimse ondan kötü vasfından başka bir şey demiyor. Yöremizde bu “Karun kadar malı ve hazineleri var, ama bir faydası görmedi” şeklindeki deyişler çok kullanılmaktadır. Bu sözler cimri olan ve malını hiç yemeyen, sürekli toplayan insanlar için dile getirilmektedir. Onun için neyimiz varsa Allah’ındır ve Allah için kullanıp, kullanılmalıdır. Cenabı Hak her verdiğini onun yolunda kullanabilmeyi nasip etsin bize…
Rabbim dünya sevgimizi ahiret hayatımızın önüne geçirmesin. Ahiretini düşünen kullarından eylesin. Dua da buluşmak dileğiyle, Allah’a emanet olun. Hakka namzet ol.