Maliye Bakanlığı çalışanlarından Yeterliğe Tabi Gelir Uzmanları ve Yardımcıları, 12 yıldır uğradıkları mağduriyeti dile getirmek merkez ve taşra uzmanı ayrımını ortadan kaldırılması ve özlük haklarının iyileştirilmesi için TBMM’yi adeta dilekçe yağmuruna tuttu.
TBMM’ye 18 bin imzalı dilekçe veren Yeterliğe Tabi Gelir Uzmanları ve Yardımcıları verdiği dilekçe metninde şunlara değinildi: “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 36’ncı maddesinde ORTAK HÜKÜMLER/A-11’de yer alan “Gelir Uzmanlığı” mesleği 2023 yılı itibariyle 30 yıllık bir geçmişe sahiptir. Gelir Uzmanlığı mesleğine, diğer tüm A grubu kariyer mesleklerde olduğu gibi, yazılı ve sözlü sınav aşamalarından oluşan özel yarışma sınavı ile Gelir Uzman Yardımcısı olarak girilmektedir. Devlet Memurları Kanunu kariyer meslek hükümlerine göre yürütülen üç yıllık yardımcılık ve yetiştirme döneminin sonunda da yeterlik sınavında başarılı olanlar Gelir Uzmanı olarak atanmaktadırlar. 2023 yılı itibariyle bu hükümler kapsamda görev yapan Gelir Uzmanı ve Gelir Uzman Yardımcısı sayısı yaklaşık 14.000 kişidir. Kamu görevlilerinin mali haklarının düzenlenmesi amacıyla 2011 yılında yayımlanan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “eşit işe eşit ücret uygulaması ile kamuda kariyer uzman maaşlarının eşitlenerek kurumlar arası geçişlerin önüne geçilmesi, böylece kamu kaynaklarının israf edilmemesi” hedeflenmiştir. Ancak tam tersi bir durum oluşturularak kamuda kariyer uzmanlıklar arasında ücret ve kariyer olanakları bakımından önemli farklar oluşturulmuştur. Şöyle ki, bazı uzmanlıklar merkez uzmanı bazı uzmanlıklar ise taşra uzmanı olarak adlandırılarak farklı maaş ve özlük hakkı uygulamasına gidilmiştir. Böylece taşra uzmanı olarak adlandırılan kariyer meslek mensupları maaş, özlük hakkı ve kariyer imkânı açısından mağdur edilmişlerdir. Bu düzenleme öncesi özlük hakkı, maaş ve statü olarak Gelir Uzmanlığı mesleği birçok merkez uzmanlığına denk, hatta birçoğundan üstün konumdaydı.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın kurulduğu günden bu yana personel rejiminin çarpıklığından dolayı kurumun lokomotifi olarak görev yapan Yeterliğe Tabi Gelir Uzmanlarının bir kısmı hatalı insan kaynakları politikalarına maruz kalmaktadır. Kurumun politikalarını belirlemek, uygulamalarına yön vermek, oluşan aksaklıkları tespit ederek gidermek amacıyla GİB’E alınan Gelir Uzmanı ve Yardımcıları personel rejiminin çarpıklığı ve yanlış insan kaynakları yönetimi sebebiyle vezne, danışma, evrak kayıt ve sekreter gibi atıl görevlerde çalıştırılmaktadır. Bu yolla kalifiye insan kaynağı israf edilmektedir. Kurumun geneline bakıldığında ise Yeterliğe Tabi Gelir Uzmanları inceleme, KDV- ÖTV iade, sahada vergi denetimi, vergi kayıp-kaçağının tespiti, e-dönüşüm süreçlerinin tasarlanması ve uygulanması gibi birçok kritik görevleri yerine getirmektedir. Sonuç olarak Yeterliğe Tabi Gelir Uzmanlığı mesleğinin görev tanımının tam olarak yapılarak asli görevleri dışında kalan ve insan kaynağı israfına yol açan görevleri yapmasının önüne geçilmelidir. Ayrıca şef, müdür yrd, müdür gibi B grubu kariyer basamakları Gelir Uzmanlarının önünden kaldırılarak, Yeterliğe Tabi Gelir Uzmanlarının kariyer imkânları ve hiyerarşideki yeri tüm A Grubu Kariyer kadrolar ile eşitlenmelidir. Diğer taraftan ülkemizde vergi inceleme oranlarının % 3’ü geçmediği dikkate alındığında, yukarıda da açıkladığımız üzere A Grubu Kariyer kadrolar arasında sayılan Yeterliğe Tabi Gelir Uzmanlarına inceleme yetkisi verilmesinin inceleme oranlarını yükselteceği, dolayısıyla kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye büyük ölçüde katkı sağlayacağı açıktır. Gelir Uzmanlığı mesleği 646, 659 ve 666 sayılı KHK’lar ile yapılan düzenlemelerle mağdur edilmiş ve ötekileştirilmiştir. Gelir Uzmanları olarak içinde bulunduğumuz bu büyük mağduriyet merkez-taşra ayrımı düzenlemesi ve aynı kurumda aynı görevleri yaptığımız merkez uzmanı sayılan Devlet Gelir Uzmanlığı mesleğinden ayrı tutulmamızdan kaynaklanmaktadır. Kariyer kadrolar arasındaki merkez-taşra ayrımından kaynaklanan statü farklarının kaldırılması ve Devlet Gelir Uzmanlığı ile Gelir Uzmanlığı kadrolarının birleştirilmesi mağduriyetimizin giderilmesini sağlayacaktır. Bu yolla, kurumda huzursuz ve mağdur şekilde çalışan bizlerin iş ve çalışma motivasyonunu artırarak, çalışma barışı ve çalışma huzuru sağlanacaktır.”