Ne zaman seçim yaklaşırsa pankartlar, afişler, broşürler ortalıkta bir çöp dağı oluşturur.
Ne zaman seçim yaklaşırsa kulakları sağır eden bir gürültü kirliliği insanlara cinnet getirir.
Siyasi partiler, bu kağıt ve gürültü kirliliğinin ve de israfınkendilerine 1 oy bile kazandırmayacağını çok iyi bilir.
Halk da bu yapılanların parasının kendi ceplerinden hazine yardımıyla çıktığını da bilir.
Ama başka partilere üstünlük taslama ve boy gösterme çabası ve kibri siyasi partileri bunları yapmaya zorlar.
Öyle ki bu yanlış hareketleri yapanlar değil yapmayanlar ayıplanır; “falan partinin arabaları sokak sokak dolaşarak bağırıp çağırıyor, o kadar broşür, afiş, pankart bastırıyor, bizim onlardan ne eksiğimiz var?” diyerek. Bir diğeri gibi yaptıklarında fazladan 1 oy bile kazanmayacaklarını bile bile bunu yaparlar.
En uygunsuz saatlerde, hastanelerin önünden geçerken hastaları rahatsız ederek, uykudaki çocukları rahatsız ederek, bunları yaparlar.
Her seçimin ardından arkalarında kağıt ve plastikten dağ gibi bir çöp yığını bırakarak bunu yaparlar.
Hizmet için oy istediklerini iddia edenler daha yetki sahibi olmadan bir toplumla inatlaşırcasına bunları yaparlar.
Yaptıkları bu davranışlarla seçmenleri kızdırıp “madem bunu yaparsınız bizden de hiçbirinize oy moy yok!” deme noktasına getirmeye çalışırlar.
Ve bu olumsuz davranışlar da sadece üçüncü dünya ülkelerinde görülür. Sorunlarını çözmüş ülkelerde ise siyasetçiler halkın ayağına giderek onları sözleriyle ikna etmeye çalışır.