Batman Belediyesi ve Yılmaz Güney Sineması üzerine

Tabi yıllar geçti. Her geçen gün daha iyi olacağını düşünürken acı gerçek ki her şey daha kötüye gidiyor.

Yayınlama: 15.09.2024 13:37:09
62
A+
A-

Uzun yıllar etti. Yılmaz Güney sineması. Latif Yıldız’ın Hawar’ı gibi aslında…  Halkın siyasi günlük diline terminolojik olarak kazandırılmadan/girmeden “kayyum” tanımlaması öncesiydi Yılmaz Güney sineması. Sokağı, mistik mimarisi, oynatılan filmler, hani çok yoğun katılımlı filmler olmasa da arada çok iyi filmlerin geldiği yerdi. Koskoca Batman’da nefes aldığımız güzel mekandı. Cemal’in tostu, demli muhabbeti en çok özlemle çektiğim bir gerçek. Ki benim gibi onlarca kişi var bu özlemi çeken. Sinemanın yöneticisi başarılı biriydi. Gülen yüzüyle Batman’a önemli kültürel katkılar sunmuştu Dicle Anter. Batman Belediye eski Başkanı Hüseyin Kalkan’ın büyük kazanımıydı Yılmaz Güney sineması. Hüseyin Kalkan’ın Batman’a kattığı çok şeyler var. Onun o eleştiriye açık tavrı, yaptığı hizmetler, sunduğu kültürel katkılar bugün aradığımız belki de birçok şey…

Sabah serinliğinde, yaz sıcağının akşam vakitlerinde oturup çay içtiğimiz, acıktığımızda bazen tost bazen de gözleme yapan kadınlardan aldığımız gözlemeler, o sokağın hareketli ve sunduğu en uygun fiyat tarifesiyle dostlarla bir araya geldiğimiz mekandı Yılmaz Güney sineması. Gülistan Akel döneminde çok destek verilmemişti, bakımsızlıktan dökülmeye başlamıştı. Klimalar çalışmaz duruma gelmişti. Hani bu şekil olması bile bizim orda oturmamıza engel teşkil etmemişti hiçbir zaman. Ne oldu sonra, kimliği belirsiz kişilerce/ya da Elon Musk’un starlink uydularıyla yakılmıştı! …Sokağın terminolojisine kazınan kayyumla birlikte Yılmaz Güney sineması da artık olmayacaktı. Yerine park yapıldı, çitler örüldü. Sonra belli bir kesimin dayatmasıyla yakınına mescit adı altında büyük bir cami inşaatı başladı. Bizim Yılmaz Güney sineması sokağına ise iki fıskiyeli gölgeliklerle yerden su atan zeminler döşendi. O manzarayı görünce içim acımıştı doğrusu.

Yılmaz Güney sinemasını sevmek PKK’li, HDP’li olmak değildir. Orada oturmak siyasi paylaşımlar yapmak hiç değildi. Tıpkı öğretmenler evinde oturur gibi çayını içerdi insanlar. Hep bir ön yargıyla bakıldı oraya, ama hiç kimse oranın tadını Cemal’in muhabbetiyle içilen çayın demini yaşamamıştır.

Advert

Çok değil kaç yıl geçti ki, o eleştirinin bugün yok sayıldığı günler değildi.

Bugün iktidar da muhalefette eleştiriye kapalı.

O demokrat insanlar bugün yok. Ya tutuklular, ya yurt dışına kaçtılar ya da hayatlarını kaybettiler. Geriye geçmişin birikimleriyle bir yer tutup değerleri yok sayan bir kesim geldi.

DEM Parti belediye seçimlerini kazandı. Başkan koltuğuna oturalı aylar oldu. Yılmaz Güney sinemasıyla ilgili hiçbir açıklaması ve çalışması yok. Gerçi başkan, Yılmaz Güney sineması varken, kaç yaşındaydı ki! O boşluğu anlamamış olacak ki bu ismi yaşatacak bir açıklaması olsun! Taziye yemeklerini bile kaldırıp, basın toplantısında gazetecileri memuru gibi azarlayıp “bu konuyu kapatalım” deme üslubunda bulunmuş bir seçilmiş var! Gazetecilerden tepki gelince konuyu geçiştirmek de gecikmedi gerçi. Oysa bu “konu kapanmıştır” deme böyle bir partinin geçmişinde yoktur. Partinin belediye başkanlarının hizmetlerine baksaydı şu anki yönetim böyle bir hata yapmazdı.

Hüseyin Kalkan döneminde ihtiyaç sahiplerine ev ev bakliyat ve temel mutfak ürünleri dağıtılırdı.

Nejdet Atalay döneminde Atatürk parkı halka açılmış, halkın parktan ücretsiz şekilde faydalanması sağlanmıştı. Keza Serhat Temel döneminde de benzer uygulamalar hayata geçirilmişti.  Geçmişte hep halka yönelik adımlar atılmış, çalışmalar yapılmıştı. Şimdi ise tam tersi halka sunulan hizmet kesiliyor. Nejdet Atalay, belediye sporu kapatarak, oraya harcanan bütçeyi “halka harcarım, halkımın hizmete ve desteğe ihtiyacı var” demişti. Şimdi ise halkın acısında ve acısını paylaştığı sırada ağzına tat bile almadan koyduğu yemeği kaldırdınız.

Kime sordunuz, halka sordunuz mu?

O ağzından aldığınız yemeğin sahibi halk size oy vermişti. Şuan ki yönetim, geçmişin sunduğu ve o partinin temelindeki değerlere dayanarak var…! Siyasetten anlamayan, halkın gereksinimlerini bilmeyen, toplumun DNA’sını çözmemiş kişileri şuan belediye yönetiminde söz sahibi olması, doğrusu bugün bu partinin geçmişiyle bağdaşmıyor. Eleştiriyi kabul etmeyen bir yönetim anlayışı var. Toplumun sesini duymuyorsa eğer eş başkan neden var!

Mustafa Tekik gibi biri il başkanı. Böyle biri neden belediye başkanı ya da eş başkan seçilmedi. Siyaseti bilen, toplumu okuyan, halkın içinde ve özellikle günümüz konjonktüründe isim isim yazabileceğimiz onlarca kişiyi görmezden gelip şuan ki orta sahada duran takım haliyle başarılı olamaz.

Basın mensubu arkadaşları çağırıp arkanıza aldığınız hegemonya ile söz sahibi olduğunuzu düşünebilirsiniz, iktidarı eleştirdiğiniz noktaya geldiğinizi de unutmamalısınız.

Hüseyin Kalkan döneminde siyasi tartışmalar, siyasi olaylar çok fazlaydı. Ama ortada partinin eleştiri hassasiyeti hiçbir zaman tahammülsüz değildi. Kalkan, eleştiriye açıktı. Kalkan sonrası da siyasi olaylar olmuştu. Çözüm süreci ortamı yumuşatmış olsa da halkın seçtiği belediye başkanı Necdet Atalay tutuklanmış, yardımcısı Serhat Temel uzun süre başkanlık yapmıştı. Eski başkanlarla sokak sokak gezip hizmetlerle ilgili eleştiriler yapabilirdiniz. Bunu her gazeteci de yapabilirdi. Hiçbir zaman hiçbir belediye başkanı kapısını kapatmadı. Bilindik afili siyasi argümanlarla da halkla konuşmadı. Hiçbiri kelime ezberleyip halkın içinde herkesin bildiği şeyleri tekrarlamadı. Halkın sorunlarını çözmek konusunda hepsi tek ağız kullandı “çözüm üretelim, ne yapabiliriz” dedi. Hiçbiri “konu kapanmıştır” demedi…!

Yılmaz Güney sineması meselesine gelecek olursak, aslında Yılmaz Güney sineması bir demokrasi simgesiydi. Herkesin tek çatı altında oturup konuşabileceği yerdi. Hani korkulacak bir yer hiç değildi ve olmadı orası. Yılmaz Güney sineması Batman’da bir temsilin göstergesiydi. Ama artık o temsil yok. Olacağı da pek düşünülmüyor. Maalesef ki taş üstüne taş konulmuyor.

Her geçen gün daha kötüye gidiyoruz. Toplumdaki saygı, hürmet, değer kavramları ne yazık ki siyasi zeminde hiç kalmadı. Sokaktaki tahammülsüzlük siyasette de var. Eleştirmek = düşmanlık..! İktidarda gördüğümüz bu kavramları yerelde görmek istemezdik. Ne yazık ki yaşanacak bir çevremiz kalmadı.

Her şeyi kaybettik.

Konuşanlar, eleştiri yapanlar karşı tarafların hegemonyasıyla eziliyor. Münci Kapani’nin ifade ettiği gibi güç = sopa…! Yani güç kimdeyse sopa ondadır. İstediğiniz kadar “demokratım” diye bağırın…!

Batman’ın eski belediye başkanlarına selam olsun…

Hüseyin Kalkan,

Necdet Atalay,

Serhat Temel…

Sabri Özdemir,  bu kente yaptığınız hizmetleri unutmadık…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.