BİR ÇAĞ YANGINI YAŞADIKLARIMIZ…

Zamanın hengamesinde battıkça batıyor, insanlıktan uzaklaşıyoruz.

BİR ÇAĞ YANGINI YAŞADIKLARIMIZ…
Advert
Yayınlama: 06.04.2025 13:20:58
45
A+
A-

Sözüm ona teknolojide ilerliyor, özümüzden de bir o kadar kopuyoruz. Ben diyim yüzlerce, siz diyin binlerce buna örnek verilebilir. Ben birkaçını zikredeceğim.

-Şarkılar mana ve kafiyeden uzak, resmen havlamaktan ibaret. Öyle şarkı sözleri var ki burada yazmaktan imtina ediyorum. Aile terbiyesi ve basın yayın ilkelerine aykırı bu sözleri biz yazamaz iken ulu orta toplu taşıma araçlarında hep birlikte dinliyoruz. İngilizce şarkı sözlerinde bu tür organ isimlerinin kullanılması bizde de kullanılacağı anlamına gelmez ama maalesef ki milli ve manevi değer yoksunluğu bizi bugün bu noktalara taşımış durumda

-Başı türbanlı, göbeği açık kadınları sanırsam Türban Eylemleri ve İkna Odalarını bizzatihi yaşamış bir neslin evladı olarak nasıl karşılamam gerek, bilemedim şimdi. Tıpkı biraz muzır yayın yapan karikatür dergilerinin klasikleşmiş tiplemelerini Batman’da da gördük ya, Way ne serxeyre. Öncelikle kimin türbanlı, kimin açık başlı oluşu ne bizim ve nede bir başkasının meselesi; Allah’ıyla kulu arasında. Ama kusura bakmayın bir taraftan manevi bir sembol olan türban ve diğer yandan da önden göbek-….’dan çatal gerçekten çok absürd duruyor. Anladık, kendinize saygınız yok ama milyarlarca mensubu olan bir inancın mensubiyetlerine de mi saygınız yok?

-Modanın başında şeytani planlarını uygulayan ve insanı fıtratından uzaklaştırmayı kendine şiar edinmiş iblis ruhluların olduğu aşikar. Erkek ve kadın giysilerini unisex yaparak cinsiyetsizliğin temelini atan bu ne idüğü belirsizler, erkek ve kadın cinsini yoldan saptırmaya çalışıyorlar. Bazı siyasi ve maneviyat yoksunu kişiler de sanki bu gayet doğalmışçasına bunu savunmaya ve hatta küçük çocuklara okul sıralarında bunu belletmeye çalışıyorlar. Dikkat edin bu tuzağa düşmüş bayanların kısa saç şekli, yandan sıfır, ortada bir tutamı; yürüyüşlerindeki maskülerlik, otururken ki bacaklarının her iki yana açış pozisyonu, kaba saba hareketleri ve argo-küfür muhabbetleri kendilerini erkek yapmayacaktır ama bildiğimiz şekliyle bir kadında olmayacaktır. Tam da onların istediği bir şey olacaklardır.

Erkeklerin durumu “aynı şeyin laciverti” modunda. Bu tuzağa düşmüş (ki yaşları henüz onlu yaşların ortalarında) genç erkekler de maalesef ki feminen davranışlarıyla karşı cinse benzemekte, kendi cinsinden uzaklaşmakta. Muhtemelen de yaşayacakları olumsuz durumların travmasını ileriki yaşlarda kat be kat hissedeceklerdir.

-İsimlerini anmak istemediğim ama bir çok insana rol-model olan sözüm ona Alim görünümlüler var birde. Hadis yok diyen mi dersiniz, hadislerin içine Arap kültürü girmiş diyen mi dersiniz, ayetler eksik diyen mi… Birilerini tanıyorum, çevrelerindeki insan sayısı kadar farklı düşüncelere sahipler.

Biri diyor ki “senin inandığın Tanrı bu ise ben bu Tanrıya inanmıyorum”.

Öteki diyor ki “Senin dinin bunu emrediyorsa ben bu dine inanmıyorum”.

Beriki diyor ki “Yaw vardır elbet orada (gök) bir şey ama bir şey gönderilmiş değil”

Senin inandığına ben inanmıyorum, senin taptığına ben tapmıyorum diyen bu Ateist, Deist, Agnostik, Septiklerin ortak bileşkesi manevi değerlere saygısız olmaları.

Şimdi gelelim bu tespitlerden sonra reçetelere.

Vallahi yazmaya cesaret edemiyorum. Söyleyeceklerim divan-ı harpta yargılanmama sebep olmayacaksa da kariyerimi yok edecektir. Dost meclisinde uzun uzun konuşuruz ama kamusal alanda asla. Büyük bir oyun dönüyor. Bir taraftan iblis ordusu soldan yaklaşmakta ve açıkça ve dürüstçe ben buyum, gelin sizi şöyle şöyle yapayım diyor. Öte taraftan da dürüst ve ilkeli sandığımız ama etliye-sütlüye karışmayıp körpe zihinlerin iğfal edilmesine ses çıkarmayan “bize benzeyen ama hakikatte bizden olmayanlar” ise sağdan yaklaşmakta ve bizi yavaş yavaş değiştirip dönüştürmekte. İkincisi birincisinden de tehlikeli. En azından mevzi belli, düşman belli. Ya öteki…..

Kitap zamanı: Bediüzzaman Said Nursi’nin külliyatından olan Müdafaalar eseri okunması gereken bir eser. Uzun yıllar süren sürgün, zindan hayatı ve yalnızlığını bu eserden takip etmeniz mümkün. Tek parti döneminin hukuksuz uygulamaları ve beraatle neticelenen hapis yıllarının ardından aynı konuda tekrar tekrar yargılanması sanırsam dünya hukuk tarihine geçebilecek trajedilerden. Manevi ve dini hayata en çok muhtaç olduğumuz bir dönemde kalbe şifa bir eser. Şiddetle tavsiye ederim.

 

 

 

 

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.