Derler ya, “kör ölür badem gözlü olur” diye, bizimkisi de biraz bu misal. Önce Müslüm’ün filmini çektiler, baktılar ilgi çekiyor hemen ardından Bergen’in filmini yapıştırdılar. Gişede iyi iş yapmış olacak ki Dilberay’ın filmini de çektiler. Çok yakında Cüneyt Arkın’ın filmini de çekerler. Ceguara kapitalizm karşıtı idi, şimdi seri üretim tişört süslemesi.
Bu filmler çekilmesin demiyoruz, ama dikkat edin tamamı ölümlerinin ardından çekilmiş filmler. Bu kişileri unutan bizleriz ve hatırlamak için ölmelerini bekliyoruz. Ve de rahmetlilerin yüzü suyu hürmetine para kazananlar da yapımcılar. Ne dünya ama.
Müslüm demişken bir tanıdığım vardı ve hayata hep arabesk bakardı. Sürekli Müslüm dinler, kaşları çatık, gözleri kanlı bir profil çizerdi. Öldü. Esasında daha önceden ölmüştü de sanırım gömülmeyi bekliyordu. Demem o ki hayata pozitif bakmanın bir etkisi de dinlenilen müziklerdir sanırım. Sürekli ölmekten, ayrılmaktan ve aldatılmaktan söz edilen ortamlar kişiyi nasıl mutsuz ederse dinlenilen müzikler de haleti ruhiyeyi bir şekilde etkiler.
Tabii bu ekonomik şartlarda dinlediğimiz müzik türü ne olursa olsun göbek atacak halimiz mi kaldı dediğinizi duyar gibiyim. Hatta kimileri dünyanın en ucuz iş gücü olduğumuz, Çin’den bile geride olduğumuzu söyleyebilir. Doğrudur da. Ancak ekonomik kriz bir tek bizi vurmadı, tüm Dünya’da hissedilen bir şey. Ancak bizim gibi gelişmekte olan ülkeler (50 yıldır gelişmekte olduğumuz söyleniyor yahu) iliklerine kadar hissetti bu durumu. Hatta bu ekonomik çalkantı Kürtlerde de bir takım çatışmaları ortaya çıkardı desek, yeridir. Mesela arazi çatışmaları. Önceden kız çocuklarına mirastan zırnık vermezdi Kürtler. Kız çocuğunu baş-göz ederken başlık (Kalen), abisine tabanca alınılan, kan davalarında barış adına kız çocuğunu düşman aileye hediye eden (!), hatta ucuza mal olsun diye erkek çocuklarının evlenmelerin de bile kız çocuklarının Berdel ile takas edildiği bir zamanda kim kızına tarla, bağ-bahçe verecek. Kanunlar kız-erkek fark etmeksizin mal yarı yarıya paylaşılacak derken kim dinler kanunu? Allah kanunu da derki erkeğe iki pay, kıza bir pay verile. Maalesef iş paraya döndü mü kimse kutsala da bakmıyordu. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz misali bu durumu kız evladına yaşatmayan, medeni, dindar, adam gibi adam büyüklerimiz de yok değildi. Mevzumuz onlar değil, üstlerine alınmasınlar. Ancaaak ekonomik kriz derinleşti. Kız çocukları bilinçlendi. Ya kendileri ya da çocukları ve eşleri anaları olan kız çocuğuna mirastan pay alması gerektiğini, bunun bir hak olduğunu deklere ettiler ve çatışma başladı. Miras yoluyla tarlaların kız çocuklarına kaldığı ve arazi yüzünden damatlar ile kayınbiraderlerin karşı karşıya geldiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Hatta bir tanesinde damat silahı alıp kendisini tehdit eden kayınbiraderlerinin mekanını basar. Allah’tan sağ duyu hakim olur da kimse ölmez. Damat, eşine kalan birkaç trilyonla hayatına çeki düzen verdi. Ama halen çocuklarına para vermeyen, babalarından kalan parayı erkek kardeşlerin aralarında iç ettiği, kız çocuklarına birkaç bilezik vererek mirastan pay verilmediği gerçeğini de yok sayamayız. Her bir kardeş yarım trilyon alırken kızlara devede kulak kaldı.
Ekonomik kriz derinleştikçe toplumsal depremler de artarak yaşanmaya devam edecek. Kim bilir, hoşumuza gitmeyen bu durum belki de bizim için bir hayır kapısıdır.
Kitap Zamanı: Sevgili dostum Veysel hocamın hediye ettiği Tezkire Dergisi gerçekten okunmaya değer akademik bir eser. 30 Yıllık bir geçmişi olan dergi bu sayısında Dört Mevsim Bir Bahar Arap Devrimleri başlığında çıkmış. Her sayfası ve satırı ilham veren dergiyi seçkin kitap evleri ve dağıtımının yapıldığı yerden temin etmek mümkün.